ARTAN DÜNYA NÜFUSUNA PARALEL ARTAN VERİMLİLİK İHTİYACI
2050 yılında 9,6 milyara ulaşacağı tahmin edilen dünya nüfusunun hayvancılık ürünlerine yönelik küresel talebi %70 oranında arttıracağı tahmin edilmektedir. Küresel talebi karşılayabilmek için verimi artıracak yeni yöntemler bulunarak uygulanması, bu uygulamaların yaygınlaştırılmasının yanında, bilinen verim düşürücü etkenlere karşı gerekli önlemlerin ihmal edilmeksizin alınması, bu koruyucu önlemlerin kullanımının da yaygınlaştırılması gerekmektedir.
Yem maliyetlerini düşürecek ve insan gıdası olarak kullanılan yem maddelerini hayvan yemlerinden çıkarmayı ya da azaltmayı sağlayacak çalışmalar sürmektedir. Yeni ve değişen iklim koşullarına uyumlu yem maddelerinin bulunması ya da enzimler yoluyla yemden yararlanmanın artırılması verimi artırma çalışmalarına örnek olarak gösterilebilir. Sıcaklık stresi ve bunun yol açtığı kayıplarla mücadele ise ikinciye verilebilecek en önemli örneklerdendir.
Dünyamızdaki sığır popülasyonunun %50'den fazlası tropik bölgelerde bulunmaktadır ve sıcaklık stresinin küresel ölçekte tüm süt çiftliklerinin yaklaşık %60'ında ciddi ekonomik kayıplara neden olduğu değerlendirilmektedir. Subtropikal bölgelerdeki yaz sıcaklıklarının da sıcaklık stresine yol açacak derecede yüksek olduğunu ayrıca not etmek gerekir.
SICAKLIK STRESİ VE SÜT VERİMİNDE KAYIPLAR
Sıcaklık stresi, bir laktasyon döneminde inek başına 600 veya 900 kg süte kadar verim kaybına neden olabilir. Stres metabolik aktiviteyi değiştirebilir, yem alımını azaltabilir, bu da sonuçta süt veriminin azalmasıyla sonuçlanabilir. Bununla birlikte süt verimindeki azalmanın sadece %35'i azalan yem alımından kaynaklanır, %65'lik azalma ise ısı stresinin doğrudan fizyolojik etkisine bağlıdır.
Sığırlar -37'ye kadar düşük sıcaklıklara dayanabilir ancak sıcaklıklar 23'ün üzerinde olduğunda ve yüksek nem, düşük hava hareketi, doğrudan güneş ile birleştiğinde strese neden olabilir. Sıcaklık stresi vücut ısısının artmasına neden olur ve vücut ısısı önemli ölçüde yükseldiğinde, ısı dengesizliğini hafifletmeye yardımcı olmak için yem alımı, metabolizma, canlı ağırlık ve süt verimi düşer. Laktasyondaki kalıcı düşüş ısı stresinin uzunluğu ile orantılıdır.
Hayvancılıkta ısı stresi üzerine yapılan çalışmaların çoğu, esas olarak sıcaklık ve bağıl nem üzerine odaklanmıştır. Sıcaklık ve bağıl nem ısı stresinin temel nedenleri olmakla birlikte, hayvanın süt verimi, gebelik gibi diğer bir dizi durum ısı stresinin ağırlığını belirler.
Süt veriminin artması ineklerin sıcaklık stresine duyarlılığını artırır. Yüksek verimli inekler, düşük verimli ineklere göre ısı stresine daha duyarlıdır, çünkü yüksek düzeyde süt üretimini destekleyecek yem alımı ve süt üretimi daha fazla iç ısı üretir. Dünyada süt üretiminde ağırlıklı olarak yararlanılan Holstein inekler için yaz aylarında kışa kıyasla süt veriminde %10-40'lık düşüşler olduğu sonucuna varılmıştır.
Sıcaklık stresi yalnızca laktasyondaki inekleri olumsuz etkilemez, kuru dönemdeki ısı stresi, doğumdan önce meme bezi gelişimine olumsuz etkide bulunur ve sonuçta sonraki laktasyonda süt veriminin düşmesine neden olur. Süt verimini yaz aylarında da yüksek düzeyde tutarken, hayvanların sağlığını da korumak için yapılabilecek tüm çevresel düzenlemelerin yapılmasının yanı sıra, sıcaklık stresinin etkilerini hafifletecek besleme çözümlerinin de uygulanması gereklidir.
SICAKLIK STRESİ VE GENEL FERTİLİTE KAYIPLARI
Süt ineklerinde sıcaklık stresi ve üreme performansı arasındaki olumsuz ilişki belgelenmiştir. Sıcaklık stresi, düşük semen kalitesi, düşük doğum ağırlıkları gibi üreme sorunlarına neden olabilir ve bağışıklık sistemini zayıflatabilir.
Süt ineklerinde doğurganlık, hayvanın yumurtlamaya göre uygun zamanda tohumlanması halinde gebe kalma ve gebeliği sürdürme yeteneği olarak tanımlanır. Sıcaklık stresi, süt ineklerinde gebelik oranlarını ciddi şekilde azaltır. Ortam sıcaklıklarının yüksek olduğu aylarda gebe kalmama oranı %40 - %50 arasındayken, ortam sıcaklıklarının düşük olduğu aylarda %10'un altına düşmektedir. Yüksek sıcaklıklar gelişmekte olan embriyoyu etkiler ve daha düşük gebelik oranlarına yol açabilir.
Yüksek sıcaklıkların ineklerde gebe kalma oranlarını düvelere göre daha fazla düşürdüğü bildirilmektedir, çünkü sıcaklık stresi koşulları altındaki inekler düvelerden farklı olarak - süt üretimi sürecinin oluşturduğu iç ısı nedeniyle - normal vücut ısılarını korumakta daha başarısızdır.
Isı stresi, östrus - siklus döngüsünü sekteye uğratarak, yumurtalık foliküler gelişimini değiştirerek, oosit yeterliliğini tehlikeye atarak üreme olaylarını tehlikeye atabilir ve embriyonik gelişimi inhibe eder. Kızgınlığın başlangıcından itibaren ısı stresine maruz kalan Holstein düveler, termo-nötr durumda korunan düvelere kıyasla anormal ve gelişimsel olarak bozulmuş embriyoların oranını artırmıştır. Erken buzağı doğumları, normal sığır popülasyonlarında üreme verimliliğinde bir kaybı temsil eder. Süt ineklerinin spontan düşükleri, potansiyel dişi sürü değiştirme sayısını arttırarak ömür boyu süt verimliliğini azaltır. Gebeliğin son dönemindeki ısı stresi, ineklerin doğum tarihinden 10-14 gün önce buzağılamalarına da neden olabilir.
SICAKLIK STRESİNE KARŞI BESLEME ÇÖZÜMLERİ
İnekleri sıcaklık stresine maruz bırakan tropikal ve subtropikal bölgelerde hayvancılık gerek buradaki nüfusun yoğunluğu gerekse burada yapılan yem üretimleri nedeniyle devam edecektir. Değiştirilemeyecek bu koşullar altında verimi artırarak hayvancılığı sürdürmenin yolu barınma koşullarını optimuma getirmek ve sıcaklık stresine karşı yardımcı besleme çözümleri sunmaktan geçmektedir.
Yüksek sıcaklıklarda; ineklerin sindirimine yardımcı olan, yüksek lifli yemlerin sindirimine yardımcı olarak iç ısı üretimini düşüren selülozik bakterileri uyaran, subklinik asidoza karşı koyan, çoklu doymamış yağ asitlerinin doymuş yağlara dönüştürülmesine yardım eden, besinlerin kan dolaşımına geçişini kolaylaştıran ve hayvanların artan terleme ve idrar yoluyla kaybettikleri potasyumu geri kazandıran yem katkıları verimin yıl boyunca sürdürülmesi ve sürüde yüksek fertilite oranlarının sağlanması konusunda yardımcı olacaktır.